16 Aralık 2010 Perşembe

Aşk-ı Memnu mu? O, bizden çıktı yahu. Şöyle başladı; ...

   Bugün mutfakta dolaşırken öyle (evet, bizde bir mutfak var sizin ev kadar sanki), aklıma geldi benim neyi nasıl anlattığım belli bile değil. İnsanlar bana hep derdi olaylar arası bağlantı kuramıyoruz nasıl geçtin ordan oraya diye de yazarken de bunu yapacağımı düşünmemiştim açıkçası. İnsan 7sinde neyse 70inde de o demek ki. Evet, alakasız. Neyse o zaman, ben baştan alayım. En azından Mr. Vodka'yı.

   Ben o zamanlar Mr. Camel ile beraberim. Üçüncü ayımız falan. Her şey iyi, güzel. Bir akşam ben yolda yürüyorum, bir süredir de görüşemedik (herhalde 3 gün falandır), dedim ki kendi kendime "aaa ben ona o istediği kupayı alıp sürpriz yapayım". Kahve dükkanına giderken de cepten msn'e girdim ki napıyor ne ediyor öğreneyim. Kupayı aldım ama meğer arkadaşları falan evde, ev kalabalık, bir arkadaşının da doğum günü. Sonra bir anda gel falan oldu ama benim amacım gidip biraz oturduktan sonra çıkmak ordan. Yani sadece uğrayacağım aslında. Gittim ama gidiş o gidiş, cuma gidip pazartesi falan döndüm. O gece orda bir sürü arkadaşıyla tanıştım. Sevdiler de ben kanımca. Sonraki günlerde de hep beraber kalkıp gezdik, eğlendik falan. O gece işte, biricik kelimle de tanıştım. Sonraki günlerde hep birlikte gezerken biz oturduğumuz bir yerde Mr. Vodka da geldi yanımıza. Orda tanıştık ama ben zaten onu tanıyor gibiydim çünkü Mr. Camel sürekli bahsederdi. Ben de doğal olarak çok yakın arkadaşlar zannediyordum. Orda Mr. Vodka'yla baya muhabbet ettik. Sanırım o benden orada etkilenmiş ama benim gözümde Mr. Camel'in yakın arkadaşı, zaten kız arkadaşı da var. Kız hakkında henüz fazla bir bilgim yoktu ama Mr. Vodka'nın zorlasam donunun rengini bulabilirdim. Sonraki hafta falandı sanırım biricik kel ile facebookta konuşurken biz o tuvalet molası verince biz de Mr. Vodka'yla konuşmaya başladık. Msn'lere falan ekleştik hatta numaralarımızı aldık birbirimizin bir konserde görüşmek için. Sonra biz de onlar da gidemedi konsere de neyse.

   Bu msn konuşmaları benim açımdan son derece normal gelişiyordu. Genelde

7 Aralık 2010 Salı

Arsız Hayat

   Hayat çok arsız. Bütün gece kendi içimde kurup, her ihtimale de sabahın ilk ışıklarından sonrasına kadar göz yaşı döktükten sonra, sokağa çıkar çıkmaz kontör yükledim ki; yakın gördüğüm bir arkadaşıma ihtimallerden bahsedebileyim. Hatta buluşup omzunda ağlayabileyim. Üstelik, sabah 5 gibi de mesaj atmıştım son kontörüm olduğunu sanarak "Ankara'ya gitme bugün..." falan diye. Mesaj gönderilememiş, zaten kontörüm yokmuş. Aradığımda telefonu ağlayarak açtı, hah dedim kesin bu sefer biri öldü. Meğer zaten Ankara'daymış bu sırada. Kötü hissettim, bencillik yapıp kendi derdimi anlatamadım. Onu dinledim, yardımcı olmaya çalıştım. Muhtemelen benim neyim olduğunu bilse, susar, beni dinler, benimle üzülürdü. Ama yapamadım, o ağlarken anlatamazdım. İçime attım yine. Bir yandan da onun için sevindim. Üzüldüğü şey, kolayca çözülebilecek bir şeydi. Ne de olsa aile dediğin ne olursa olsun, seni sevip yanında olan insanlardır, kan bağın olsa da olmasa da...


   Benim başımdaki dert ise; şu an hala tam olarak ne olduğunu

3 Aralık 2010 Cuma

Vücut İkliminin Kimyası

   Aşk yeminleri, bağlılık sözlerinin çok kolay bozulduğu zamanlarda yaşıyoruz. Herkes içinden geldiği ya da şartlarının el verdiği şekilde yaşıyor. O yüzden de pek fazla birilerini suçlayamayız gibi geliyor. Olabilir. Ama önceleri insanlar aşka, sevgiye, bağlılığa bugüne nazaran daha fazla önem veriyormuş sanki. Aşk denilen şey bugün olduğu kadar kolay bir kenara bırakılamıyor, insanlar kavuşamasalar da o insanı hemencecik unutup yenisini bulmuyorlarmış. Sorumluluklarımız mı arttı acaba? Ya da git gide daha tüketici mi olduk da hemen tüketip  yeniyi bulma çabamız var?

   Ağızlarda sürekli bir "aşka inancımı kaybettim", "aşka inanmıyorum" lafla dönüp duruyor. İnsan aşka inancını nasıl yitirebilir ki? Nefes almaya gereksinimi olduğuna inanmamak

Dear Miss Yara Bandı! (11/08/2010)

   Nasıl, nereden başlayacağım bilemiyorum bu yazıya. Tıpkı şu an neye, nasıl devam edeceğimi bilemediğim gibi. Yorgun hissediyorum kendimi. Biraz da sonunu bekler gibiyim sanki. Şimdi, şuracıkta ölsem bir şey değişmez gibi geliyor. 


   Dün gece yalvardım Tanrı'ya ve Aşk'a. Parkta oturuyorduk, ben gece denizde yüzmüştüm, sonra bir şeyler alalım öyle gidelim eve demişti. Sonra sokakta kalmıştık evinde kaldığımız arkadaş uyuyakalınca. Mr.Vodka da nasıl girebileceğimize bakmaya gitmişti o sırada. "YETER ARTIK!" dedim. Bunu sesli söyledim.