3 Aralık 2010 Cuma

Dear Miss Yara Bandı! (11/08/2010)

   Nasıl, nereden başlayacağım bilemiyorum bu yazıya. Tıpkı şu an neye, nasıl devam edeceğimi bilemediğim gibi. Yorgun hissediyorum kendimi. Biraz da sonunu bekler gibiyim sanki. Şimdi, şuracıkta ölsem bir şey değişmez gibi geliyor. 


   Dün gece yalvardım Tanrı'ya ve Aşk'a. Parkta oturuyorduk, ben gece denizde yüzmüştüm, sonra bir şeyler alalım öyle gidelim eve demişti. Sonra sokakta kalmıştık evinde kaldığımız arkadaş uyuyakalınca. Mr.Vodka da nasıl girebileceğimize bakmaya gitmişti o sırada. "YETER ARTIK!" dedim. Bunu sesli söyledim.
Biri duyar diye korkmadım, konuştum orda tek başıma. Tanrı'yla, Aşk'la... Biraz tek taraflıydı ama denedim. Dayanamıyorum. Vücudum değil belki ama ruhum eriyor günden güne. Ben daha fazla erkek tanımak istemiyorum. Ben artık ruhumun eşini istiyorum. O gelecekse, onu tanıyacaksam artık tanıyayım. Bu olmayacaksa Aşk da Tanrı da bana yardım etsin; artık bu bekleyişin acısını çekmeyeyim. Yardım etsinler o zaman;  hayatta tek başıma yaşlanayım. Eğer o yoksa, bana bunu yapabilecek gücü versinler.


   Dün buraya geldiğimden beri içimde anlamsız bir acı var. Zaman zaman göz pınarlarıma, bazen ak ciğerlerime, bazen de mideme vurarak somutlaşıyor.


    Burada yara bandıyım. Artık biliyorum. Ama ben artık kimsenin yara bandı olmak istemiyorum. Kimse de benim yara bandım olmasın. İstemiyorum. Benim ruhum delik deşik. Ruhumda derin yara izlerim var, benim. Şimdi sarsam onun yarasını iyileştirmek için... Bir yandan da ruhum yenileyecek kendini eş buldum sanıp, aşk üfleyecek ak ciğerlerime, yeniden yaşam bulacak. Peki ya sonra? Onun yarası iyileştikten sonra yara bandına ne olacak? Görevini tamamladığı için çıkarılıp uzaklaştırılacak. Yepyeni bir yara daha açılacak ruhumda. Dayanamaz bir kez daha.


   Tanrı'm! Yardım et. Aşk! Ya gel ya da uzak dur. Ama güç verin bana, devam edemem böyle daha fazla.


11/08/2010 Tatilde

Hiç yorum yok: